Tore, hayatının en derin kuyularında, kırılmış bir melodinin içinde boğulurken, sevdiklerinin ardında bıraktığı boşlukla yüzleşir. Ruhu, sessiz bir çığlık gibi yankılanır, umutsuzluğun karanlık enstrümanları arasında kaybolmuştur.
Erik’in belirivermesi, bu kırık melodide bir notanın belirmesi gibidir Tore’un önünde. Çiçeklerin tınısı, onun ruhunda bir ezgi gibi yankılanır, umut tohumları ekilir. Ancak bu umut, zamanla hayatın acımasız gerçekleriyle yüzleşir ve sınanır.
Tore, içsel acısını unutmak için yasaklı bir yolculuğa çıkar. Partilerin çılgın ritmi, alkolün sersemletici dansı ve uyuşturucunun gizemli cazibesi, onun ruhunu daha da karanlıklaştırır, acısını daha da keskinleştirir. Ancak bu geçici kaçışlar, aslında onu daha derin bir çıkmaza sürükler, umutsuzluğun karanlık labirentlerinde kaybolmasına neden olur.
Linn ve diğer sevdikleri, Tore’un yalnız olmadığını göstermek için var güçleriyle mücadele ederler. Onun için umut ışığını yeniden canlandırmak ve karanlığın pençesinden kurtarmak için ellerinden geleni yaparlar.