Okyanusların kuytularında, sessiz sedasız yatan tehditler, insanlığın varoluşunu sarsmaya başlar. Mariana Çukuru gibi semboller, okyanus tabanındaki hareketlerin yüzeye sızan kara haberleridir. Küçük çaplı ancak artan depremler, bilim insanlarını uykusuz gecelere ve geleceğin karanlık kıyısında tereddütlere sürükler. Sismologlardan oluşan bir ekip, bu olağanüstü durumu araştırmak ve muhtemel bir felaketi önlemek için seferber olur. Ancak işleri hiç de kolay değildir; çünkü ellerindeki en değerli şey, zamandır ve her an, Dünya’nın sonunu getirecek bir felaketin yaklaştığını fısıldar. Ekip, Mariana Çukuru’nun gizemli derinliklerine inmeli ve tehdidin kökenini açığa çıkarmalıdır. Ancak bu görev, sadece zorlu değil, aynı zamanda da son derece tehlikelidir. Çünkü bu derinlikler, insanın anlamaya çalıştığı ve bilinmeyenlerle dolu tehlikeli bir dünyanın kapılarıdır. Ekip, bilgi ve cesaretlerini birleştirirken, aynı zamanda karanlık suların ötesinde yatan sırları da çözmeye çalışmalıdır. Yolculukları, sadece bir keşif gezisi değil, aynı zamanda insanın doğaüstü güçlerle olan mücadelesinin de bir simgesidir.