Gölgelerin dansıyla çevrili bir dünyada yaşayan Lara, kendi içindeki karanlığın pençesinde kıvranıyordu. Geceleri, kabuslarla dolu bir labirente düşerken, gündüzleri de uyanık kabuslarla savaşıyordu. Psikiyatristin teşhisi, yaşadığı kabusların sadece travmalarından değil, aynı zamanda içindeki karanlığın doğasından kaynaklandığını gösteriyordu. Ancak, ne psikiyatristin ne de etrafındakilerin farkında olduğu bir gerçek vardı: Lara’nın ruhu, karanlığın ta kendisi tarafından ele geçirilmişti. Ron’un ısrarlarıyla başladıkları seanslar, sadece geçmişin hayaletleriyle değil, aynı zamanda ruhunu ele geçiren karanlıkla da mücadele etmeleri gerektiğini ortaya koydu. Bu savaşın sonuçları, sadece kendi kaderlerini değil, belki de evrenin sonsuzluğunu belirleyecekti.