
Eliot ve kızı Ridley, bir iş seyahatine çıkmadan önce yolculuklarını sıradan bir deneyim olarak görürler. Ancak yolda aniden karşılarına çıkan bilinmeyen bir varlık, tüm planlarını alt üst eder. Yakından incelediklerinde, bunun bir boynuzlu at olduğunu anlarlar. Korku dolu anların ardından yaralı yaratığı kurtarma çabasıyla karar alarak, onu patronları Dell Leopold’un evine götürmeye karar verirler. Leopold, yaralı canlının vücudundaki kanın ve boynuzunun eşsiz iyileştirici güce sahip olduğunu keşfettiğinde, büyük bir fırsatın eşiğinde olduğunu düşünür. Ancak bu keşif, sadece bilimsel açıdan değil, ahlaki olarak da kaygan bir zemin yaratır. Leopold’un açgözlülüğü, etik sınırları aşma riskini doğurur ve yaratığın sıradışı güçleri, onu bir güç mücadelesinin merkezine oturtur. Eliot ve Ridley, gelişen olayların içinde parmaklarının ucunda titreyen bir tehlikeyle karşılaşarak bir yandan gerçekliğe ulaşmaya bir yandan da kendi hayatlarının ve damadıklarının kıyısında kalmaya çalışırlar.